tarihçi, yazar
HAKKINDA YAZILANLAR
JOHANN WİLHELM ZİNKEİSEN’İN HAYATI VE ESERLERİ
Erhan Afyoncu
Johann Wilhelm Zinkeisen, 12 Nisan 1803’te Altenburg’da doğdu. Jena ve Göttingen’de önce ilâhiyat, sonra tarih okudu. Eğitimini tamamladıktan sonra Dresden’de Blochmann Enstitüsü’nde öğretmen olarak çalıştı. Daha sonra Münih’te yaşadı. 22 yaşındayken 11 Eylül 1825’de Jenea Akademisi’nde Commentatio Historico-Critica de Francorum Maiore Domus (Franklar’ın Maiore Domus’una Dair Tarihsel-Eleştirel İnceleme) isimli doktorasını savundu. Üst düzey bir saray görevi olup (saray nazırlığı) devlet yönetiminde büyük rol oynayan “maior domusluğu” Franklar’ın krallığının ilk dönemlerinden alıp, VIII. yüzyıla kadar nasıl güçlenip krallığı ele geçirdiğini incelediği doktora tezi Jenea’da 1826’da basıldı. 1831 yılı başlarında Leipzig Üniversitesi’nde Tarih ve Devlet Bilimleri bölümünde İtalya’daki İlkcağ halklarından Samnitler’in tarihini genel olarak ele alıp, Etrüskler gibi İtalya halklarıyla karşılaştırdığı Samnitica, Dissertatio Historico-Critica (Samnitler’in Tarihi, Tarihsel-Eleştirel İnceleme) isimli teziyle doçent oldu. Burada görev yaparken 1832’de “Geschichte Griechenlands/Yunanistan Tarihi” adlı eserinin ilk cildini yayınladı. Daha 29 yaşındayken yayınladığı bu eseriyle dikkatleri üzerine çekti. 1833 Haziran’ında Saksonya Altenburg Dükü’nün elinden profesörlük unvanını aldı.
Üniversitede hocalık yaptığı zamanlarda Avrupa’nın siyasi ve kültürel tarihine ait çok değişik derslerin hocalığını yapmıştı. Leipzig Üniversitesi’nde 1831-1832 yılları arasında şu dersleri vermişti:
Güz 1831 16. yüzyıl başlarından itibaren 1815 tarihli ikinci Paris Barış Antlaşması’na kadar Avrupa’nın ve sömürgelerinin tarihi, Heeren, Handbuch der Geschichte des Europäischen Staatensystems (en yeni baskı) adlı eserine dayanarak.
Güz 1831 Yeni tarihe dair kaynakça incelemesi üzerine ön girişle ve 843 tarihli Verdün Antlaşması’na kadar devam eden anlatımı ile birlikte Eginhard, Leben Karl des Grossen nach dem Ausgang von Pertz adlı eseri üzerine.
Bahar 1832 Ortaçağ’ın başlarından zamanımıza kadar yakın zamanın Avrupa tarihi.
Bahar 1832 Yunanlılar’ın eski tarihinin ayrıntılı olarak ele alınmasından sonra M.Ö. 146 yılında Akhaia Birliği’nin çökmesinden Başkan J. Capo d’Istria’nın ölümüne kadar yeni Yunan tarihi.
Güz 1832 Vestfalya Barış Antlaşması’na ve Stuartlar’ın 1660 yılında tekrar başa getirilmesine kadar Almanya, Fransa ve İngiltere’de Reformasyon ve 16.-17. yüzyıllarda bundan kaynaklanan savaşların tarihi.
Bahar 1832 Kültür ve edebiyat ağırlıklı Ortaçağ tarihi.
Güz 1832 Ortaçağ’da dram şiirinin tarihine girişle birlikte Shakespeare ve zamanı ve ardından Shakespeare’nin Kral Lear eserinin açıklanması.
Zinkeisen yazacağı eserler için bir müddet Paris’te yaşayıp, araştırmalar yaptı. Zinkeisen, Paris’te geçirdiği süre içerisinde ikinci cildini yayınlamadığı, “Yunanistan Tarihi”nin üçüncü ve dördüncü ciltlerini yayınladı. Yine “Geschichte des Osmanischen Reiches in Europa/Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa Tarihi” adlı en önemli eserinin birinci cildini de kaleme alıp, neşretti.
Zinkeisen, yayınladığı Yunanistan Tarihi vesilesiyle 1834’te Atina Üniversitesinden bir teklif almış, ancak Yunanistan’daki şartları kendisi için cazip görmediğinden teklifi reddetmişti. Versailles, Lafayette, Jakobenler Cemiyeti ve Fransa’daki durumlar hakkındaki birçok makalesi de 1836-1840 yılları arasında Augsburg Allgemeine Zeitung ve Raumer’in Tarih Cep Kitabı’nda, Minerva’da ve başka yerlerde yayınladı.
1839’da evlendi ve bir çocuğu oldu. 1840 Eylül’ünde Paris’teyken Prusya Dış İlişkiler Bakanlığı tarafından Leopold Ranke’nin arabuluculuğuyla baştan sona kadar yeniden yapılandırılması düşünülen Prusya Resmi Gazetesi’nin yazı işlerinde görev alması için davet edildi. Yine Ranke’nin arabuluculuğuyla ardı ardına Göttingen, Heidelberg ve Kiel üniversitelerinden Tarih ve Devlet Bilimleri bölümünde profesörlük teklifleri geldi. Bu sırada Cotta Yayınevi de Zinkeisen’i çok uygun koşullar altında Augsburg Allgemeine Zeitung Gazetesi’nin müdürlüğüne getirmeye çalışıyordu. Ranke ve diğer yüksek mevkideki insanların telkinleri üzerine Zinkeisen çok önemli fedakârlıklarda bulunarak, resmi gazetede görev alması yönündeki daveti kabul etti. Ailesiyle birlikte Berlin’e taşındı. Zinkeisen teklifi kabul ettiğinde öncelikli amacı, yazı işlerini tamamen devralmadan bilhassa yöneteceği ve kontrol edeceği dış siyaset bölümüyle yazı işlerine katılmaktı. Ancak 1840 Aralık ayı başlarında basın işlerinden sorumlu bakanların huzuruna çıktığında, 1 Ocak 1841’den itibaren Resmi Gazete’nin tüm yönetimi sorumlu yazı işleri müdürü olarak Zinkeisen’e verildi. Bütün önemine rağmen bu görev Zinkeisen’i maddi olarak sıkıntıya sokan geçici bir makamdı. Zinkeisen’in tayinine rağmen resmi gazetenin sıkıntıları bitmedi.
Yaklaşık bir buçuk yıl süren toplantı ve tartışmaların sonunda, 1 Temmuz 1843’ten tarihinden itibaren Resmi Gazete’nin yerine Prusya Kralı’nın onayıyla “gazetenin bağımsızlığını dışa karşı da belgelendirmek amacıyla” bir Kraliyet Enstitüsü ilan edilen Allgemeine Preußische Zeitung adlı gazete yayınlanmaya başladı.
Gazetenin görevi yine Prusya’ya savunmak ve anavatanın enstitülerine ilgiyi canlandırmaktı. Zinkeisen yine yazı işleri müdürlüğüne getirildi, ama yine devlet memuru kabul edilmeyip, şahsi durumunun ileride düzeltileceği söylenerek teselli edildi. Bu arada Allgemeine Preußische Zeitung’un Dr. Hermes’in yönetimindeki bölümün kontrolü de Zinkeisen’e verildi. Böylece iç ve Alman meseleleri ile ilgili makaleler Zinkeisen’in onayından geçiyordu. Bir süreliğine bir yandan da küratör vekilinin işlerini de yürüttü.
1848’de dönemin Devlet Bakanlığı tarafından doğrudan saraydan gönderilen, 15-19 Mart olayları hakkında bir makaleden dolayı 20 Mart günü hava daha aydınlanmadan sabahın erken saatlerinde evine (Schulgartenstraße 4/Königgrätzer Straße, Potsdamer Tor) silahlı bir kalabalık saldırdı. Saldırganlar, tehdit ederek Zinkeisen’e zorla makaleyi yazanın adını söylemesini istediler. Zinkeisen bunu kabul etmeyince, burnuna bir tabanca dayandı.
Kendisine dikte edilen ve ertesi gün “gönüllü” açıklaması olarak tüm gazetelerde yayınlanacak açıklamayı hemen yazmadığı takdirde, öldürmekle tehdit edildi. Evinin camlarına ateş edildi. Korkan eşine ise açılan ateşin sevinçateşi olduğu söylendi.
Zinkeisen’e zorla şu açıklama yaptırılmıştı: “Huzuruma gelen Berlinli vatandaşlardan müteşekkil bir heyet nezdinde 81 sayılı gazetede Berlin altında yayınlanan, 15-19 Mart olayları ile ilgili makalenin Bakanlık tarafından Allgemeine Preußische Zeitung’da yayınlanmak üzere gönderildiğini gönüllü olarak ilan ederim. Olayları tamamen çarpıttığından, bu makaleyi savunmam mümkün değildir”.
Bu olaylardan sonra, 21 Mart sabahı Zinkeisen derhal saraya çıkarak, gerek makamı gerekse ailesi için koruma sağlayamadıkları takdirde, istifasını kabul etmelerini istedi. Ancak istekleri gerçekleşmedi. İhtilâl fırtınası dinmemişti. Aynı sabah Zinkeisen’i ele geçirmek üzere silahlı daha büyük bir kalabalık bu defa yazı işleri müdürlüğünün bulunduğu yere hücum etti. Zinkeisen bu olaydan ancak tesadüf eseri kurtuldu. İstifasının kabulünü isteyerek, akşam olmadan yedi kişilik ailesi ile birlikte Berlin’den ayrıldı.
Zinkeisen gittikten sonra Allgemeine Preußische Zeitung hızla çöktü. Zinkeisen kısa bir süre sonra Berlin’e dönerek istifasının kabulünü talep ettiğinde, istenen değişikliği bir an önce yapması ve yeni kurulacak enstitünün başına geçmesi istendi. Prusya Resmi Gazetesi’nin resmi kısmı hükümetin merkezi idareler aracılığıyla çıkartılan fermanları, ilanları, kanunları, vs. ihtiva edecek ve Devlet Bakanlığı’nın kabul edilmiş organı olacaktı. Resmi olmayan kısmı ise günlük olayları güvenilir kaynaklara göre verecekti. Zinkeisen’e bundan böyle devlet memuru statüsünün kabul edileceği ve düzenleneceğine dair güvence de verilmişti. Bu durum üzerine Zinkeisen’in 1848 Mayıs’ı sonlarında “Staatsanzeiger” adlı Resmi Gazete’nin müdürlüğünü kabul etti. Resmi Gazete’nin müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı tarafından Dışişleri Bakanlığı’na devredildi. Ancak olaylar yüzünden enstitü yapılandırılamadı. 1849 Nisan’ında Resmi Gazete’nin yönetimi Devlet Bakanlığı’na devredildi ve Edebiyat Bürosu’nun yönetimi ile birleştirildi.
Zinkeisen, eski ve yeni Resmi Gazete’nin başmüdürlüğünün dışında da hükümete faydalı olmaya da çalışmıştı. Berlin’e gelir gelmez kralın emri ve onayıyla Madrid ve Dışişleri Bakanlığı arasında bir bağlantının kurulmasını sağlamış ve bu konuda sekiz yıl boyunca arabuluculuk yapmıştı. Kraliçe II. İsabel’in tartışmalı hükümdarlığının Prusya tarafından tanınması mümkün olmadığı ve bu yüzden de İspanya ile herhangi bir diplomatik ilişki kurulamadığından, bu bağlantı hükümete önemli faydalar sağlamıştı. Madrid’den bakanlığa gelen ve büyük siyasi önem taşıyan mesajların hepsi şifre anahtarı yalnızca Zinkeisen’de olduğu için elinden geçmişti. 1851’de aniden Resmi Gazete’nin siyasi gazete olarak kapatılmasına karar verilene kadar Zinkeisen, Resmi Gazete’nin yazı işleri başmüdürlüğünü üç yıl daha sürdürdü. Gazete kapatıldıktan sonra Zinkeisen, düşük bir maaşla emekli edildi. Zinkeisen, bakanların görüşüne göre yazı işleri müdürlüğü sırasında “gayretli, dürüst, iyi niyetli ve tüm bilgilere sahip biri olarak kendini kanıtlayan adam” olarak tanımlanmıştı.
Zinkeisen emekli olduktan sonra Berlin’de bilimsel ve edebi çalışmalarına devam etti. Üzerindeki yüklerin azalmasıyla birlikte ardı ardına eserlerini yayınladı. 1863’e kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa Tarihi isimli eserinin yedinci cildini yayınladı. 1852 ve 1853 yıllarında “Jakobinerklub/Jakoben Cemiyeti” adlı eserini, 1854 yılında ise “Drei Denkschriften über die Orientalische Frage/Şark Meselesi Hakkında Üç Muhtıra” adlı eserini yayınladı.
Zinkeisen, Osmanlı Tarihi’nin son cildini yayınlayamadan 5 Ocak 1863’de Berlin’de öldü.
ESERLERİ:
1- Geschichte Griechenlands vom Anfange geschichtlicher Kunde
bis auf unsere Tage, Leipzig 1832, 1840 (Başlangıç Tarihinden Bugüne Yunanistan Tarihi) Zinkeisen, bu eserinde Eskiçağ’dan başlayarak, Osmanlı hâkimiyeti dönemi ve 1835’te Kral Otto’nun tahta çıkışına kadar Yunanistan tarihini anlatır. Dört cilt olarak planladığı eserinin birinci, üçüncü ve dördüncü ciltlerini yayınlamış, ancak ikinci cildini neşredememiştir.
2- Der Jakobiner-Klub: Ein Beitrag zur Geschichte der Parteien und der politischen Sitten im Revolutions-Zeitalter, Berlin 1852-1853 (Jakobenler Kulübü: İhtilâl Çağında Siyasi Partiler ve Siyasi Gelenekler Tarihi): Zinkeisen, bu eserinde iki cilt halinde Fransız İhtilâli’nden önce 18. yüzyılın ortalarından itibaren Fransa’da oluşmaya başlayan küçük birlikleri ele alarak, Jakobenler Kulübü’nün hangi şartlar altında geliştiğini ve Fransız İhtilâli sırasında ve sonrasında nasıl bir rol oynadığını anlatır.
3- Drei Denkschriften über die orientalische Frage von Papst Leo X, König Franz I von Frankreich und Kaiser Maximilian I aus dem Jahre 1517, Gotha 1854 (Papa X. Leo, Fransa Kralı I. Fransuva ve Kayser I. Maksimilian’den Şark Meselesine Dair 1517 Tarihli Üç Muhtıra): Bu eserde, ekinde orijinal metinleri verilen üç muhtıra, Zinkeisen tarafından tercüme edilerek, yorumlanmıştır. Birincisi, Papa X. Leo’nun Türklere karşı savaşta Hristiyan hükümdarlara gönderdiği bir muhtıra olup, diğer ikisi Fransa Kralı I. Fransuva’nın ve Kayser I. Maksimilian’ın bu muhtıraya verdikleri cevaplardan oluşur. Dönemin üç devletinin ve hükümdarlarının Şark Meselesi ile ilgili politikalarını ve planlarını açığa çıkartmaktadır.
4- Geschichte des Osmanischen Reiches in Europa, Gotha 1840-1863 (Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa Tarihi): Dünyanın gördüğü iki büyük imparatorluktan biri olan Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihini yazmak için zor ve uzun soluklu çalışmalar gereklidir. Birçok farklı ülkenin kütüphane ve arşivlerinde uzun soluklu mesailer olmadan Osmanlı tarihi kaleme alınamaz. Bu yüzden bugüne kadar birçok Osmanlı tarihi yazılmasına rağmen üç kişinin çalışması klasikleşmiştir. Bunların başında da Osmanlı tarihçiliğinin bugün dahi genel şablonunu oluşturan Joseph von Hammer gelir. Hammer’i daha öncekilerden ve klasikleşen sonraki iki tarihçiden (Zinkeisen ve Jorga) ayrı tutan en önemli özelliği Osmanlı Türkçesine vâkıf olması ve bu özelliği sayesinde Osmanlı arihinin ana kaynaklarını kullanabilmesidir.
Osmanlı kaynaklarının yanında birçok Batılı kaynağı da kullanan Hammer’in kaleme aldığı Osmanlı Tarihi, Osmanlı tarihçiliğinin bugünkü iskeletini oluşturmuştur. Özel konular haricinde Hammer’in Osmanlı tarihçiliği için oluşturduğu genel tablo hâlâ kullanılmaktadır.
Osmanlı tarihi hakkında klasik hâle gelen ikinci ve en önemli çalışma ise Johann Wilhelm Zinkeisen’in bugün yayınlamaktan övünç duyduğumuz Osmanlı İmparatorluğu Tarihi’dir. Zinkeisen, Hammer’in aksine Osmanlı Türkçesini bilmiyordu. Ancak Hammer’e nazaran Batılı kaynakları ve arşivleri daha fazla ve teferruatlı olarak kullanan bir tarihçidir. 1861’e kadar getirmeyi planladığı fakat 5 Ocak 1863’teki ölümü yüzünden ancak 1812’ye kadar getirebildiği yedi ciltlik Osmanlı Tarihi birçok açıdan iddialı bir eserdir. Zinkeisen yedi ciltlik eserini 30 seneye yakın bir sürede tamamlamış, bu süre zarfında birçok Batı kütüphanesini ve arşivini inceleme imkânı bulmuştur. Zinkeisen, 1832’de basılan “Geschichte Griechenlands (Yunanistan Tarihi)” adlı çalışması ile daha 29 yaşında iken temayüz etmiş, dikkatleri çekmiş ve bu çalışması sayesinde o dönemde hazırlanmakta olan “Avrupa Devletleri Tarihi” projesine, Osmanlı tarihini kaleme almak üzere dâhil edilmiştir. Zinkeisen, Paris kütüphane ve arşivlerindeki uzun bir ön çalışmadan sonra birinci cildi kaleme almış ve bu cilt 1840’da Hamburg’da Friedrich Perthes Yayınevi tarafından yayınlanmıştır. Sonraki ciltler de 1854’ten itibaren Friedrich Andreas Perthes ismini alan aynı yayınevi tarafından Gotha’da neşredilmiştir.
Ölümünden önce hazırlayıp, önsöz yazdığı son cilt olan yedinci cilt ise ölümünden sonra 1863’te yayınlanabilmiştir. “Avrupa Devletleri Tarihi” projesi içinde Osmanlı tarihini yazmak üzere işe başlayan Zinkeisen, Batı tarihi içinde Türkler’in ancak Şark Meselesi ile anlam kazandığına inanan ve bütün ciltleri bu anlayış etrafında kaleme alan bir tarihçidir. Türk, ona göre Batı için ancak bir problem, “halledilmesi” gerekli bir meseledir.
Zinkeisen, birinci ciltte kaleme aldığı önsözde “Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’daki kısmı gerek doğası, gerekse kökeni ve genel yapısı bakımından Avrupa’daki devletler topluluğundan farklı bir dünya düzenine aittir” tespitinde bulunarak Osmanlı İmparatorluğu tarihinin Batı tarihi içindeki yerine nasıl baktığını ortaya koymuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nu Avrupa tarihi içinde yabancı bir unsur olarak görmesini ise şu şekilde ifade etmiştir: “Yeni Avrupa dünyası, genelde er veya geç bütün Avrupa halklarının yaşamına nüfûz eden ve devletlerine aynı karakteri veren iki büyük esasa dayanmaktadır: Ahlaki açıdan Hristiyanlığa ve biçimsel görünüşüyle canlandırıcı bir etkiye sahip Kavimler Göçü aracılığıyla Roma dünyasının yıkıntılarından ortaya çıkan birbirine eşit durumlara.”
Zinkeisen’e göre Osmanlı İmparatorluğu, Batı tarihi içinde bir batı imparatorluğu olarak ele alınamazdı. Osmanlı İmparatorluğu, bu gelişmeye öncelikle kökleri başka bir zamanda ve başka bir dünyada olduğu; ikinci olarak Avrupa devletlerinin arasına ancak Avrupa’daki halkların hayatı belirli bir biçim ve kendilerine özgü bir yön aldığı bir sırada katıldığı için yabancı” kaldığından bu asla mümkün değildi. Böyle düşünmesine rağmen Zinkeisen neden Osmanlı tarihini Batı tarihi içinde ele almıştı? Aslında Zinkeisen için cevap gayet basitti: Osmanlı Tarihi, Batı tarihi içinde ancak Şark Meselesi olarak yani bir problem olarak ele alındığı takdirde bir anlam ifade ediyordu. Batı ile Osmanlı’nın tarihi Zinkeisen’e göre bir mücadelenin tarihi olmuştu ve buna o genel olarak Şark Meselesi adını veriyordu.
Zinkeisen, Osmanlı tarihini, padişahların hükümdarlık dönemlerine göre değil Batı devletleriyle olan siyasî ilişkilerdeki değişimi ve dönüşümleri esas alarak büyüme, gelişme, tedrici gerileme ve nihai çöküş dönemleri şeklinde tasnif etmiştir. Siyasî, diplomatik ve askerî ilişkileri, tabii ki Batı ile olan ilişkileri, esas alarak inşa ettiği eserinde Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomik, sosyal ve kültürel yapısı ile doğu ve güney siyaseti Zinkeisen için ikinci derecede önemli konular olarak ele alınmıştır. Ekonomik, sosyal, devlet teşkilatı ve kültürel yapı ile ilgili özellikle üçüncü ciltte, daha çok Venedik balyoslarının raporlarına istinaden verdiği bilgiler ise önemlerini hâlâ korumaktadırlar. Diğer ciltlerde ise bölüm aralarında bu konulara temas edilmiştir.
Zinkeisen, Hammer’in Osmanlı Tarihi’ni aşmayı hedeflemiş ve bunda da özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa ile ilişkileri açısından büyük oranda başarılı olmuştur. Hammer’in eseri karşısında saygı ile eğilmekle birlikte beşinci ciltte kaleme aldığı önsözde de belirttiği üzere Hammer’in yeni “kapanmış mezarına bir taş atmak yerine, verdiği hizmetleri de değerlendirme özgürlüğünü” 25 yıldır Osmanlı tarihine dair kaynakları mütalaa etmesi hasebiyle kendisinde görmüştür. Hammer’in en büyük eksikliği olarak eserini daha çok Osmanlı kaynaklarına göre ve belirli bir plan olmadan kaleme almasını göstermiştir. Kendisinin ise Osmanlı kaynaklarından ziyade, Batılı kaynaklara göre eserini kaleme aldığını belirtmiştir. Osmanlı kaynaklarının taraflı ve eksik oldukları kanaatindedir. Doğu kaynaklarında ya Batı dillerindeki tercümelerini kullanmaktan veyahut da daha çok Hammer’in verdiği bilgileri nakletmekten ileri gidememiştir. Hammer’e yönelik bu eleştirilerinde kısmen haklılık payı olmasına rağmen Hammer’in de bazı önemli Batı kaynaklarını ve elçi raporlarını kullandığı da inkâr edilmemelidir.
Zinkeisen, Hammer’i Osmanlı kaynaklarını takip etmekle ve bunları aynen nakletmekle eleştirmesine rağmen kendisi de Batılı kaynakları takip ettiği ve bunları büyük oranda aynen naklettiği için Nikolea Jorga tarafından eleştirilmiştir. Jorga Osmanlı tarihini yayınlarken aldığı tenkitler üzerine eserinin üçüncü cildine yazdığı önsözde şu ifadeyi kullanmıştır: “Eserim, kimi zaman Zinkeisen’in eseri ile kıyaslanmaktadır. Seleflerimi eleştirmek beni ezelden beri utandırmıştır. Ancak bu gibi sistematik eleştiriler karşısında Zinkeisen’in – ki bir kelime Türkçe bilmezdi ve Doğu’ya her yönden hep yabancı kalmıştır – Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihini yazmadığını söyleme zorunda kalıyorum. Kaynaklarında mevcut bilgileri bir araya toplayarak, bunları kamuoyuna sunmuştur, ancak gerek kapsamı, gerekse eğilimleri açısından onlara tamamen bağlıdır. Sadece Bizans kroniklerine, Venedik raporlarına, İngiliz Roe’nin yazışmalarına, Prusya’nın elçilik yazışmalarına, vs. göre yazmaktadır. Eserinde denge yoktur ve her türlü sistem eksiktir. Organik bir bütün değildir ve Zinkeisen çok rahat olan kronolojik şemayı reddettiğinden, sadece yazdığı “tarihi” kullananlar bu eserin içinde gezinmenin ne kadar zor olduğunu anlayabilirler.”
Jorga’nın bu tenkidine rağmen şu durumu belirtmek gerekir ki metot olarak Jorga’nın eseri Zinkeisen’e göre daha sağlam olmakla birlikte tarihçiler için Zinkeisen’in eseri daha zengin ve teferruatlı bilgileri ihtiva etmektedir. Çünkü Zinkeisen, konu ile ilgili en güvenilir kaynakları kullanmaya çalışmış ve bunlardan ya metin içinde ya da dipnotlarda uzun alıntılar yapmıştır. Jorga ise kaynaklardan daha az alıntı yapmış ve konunun özünü vermeyi hedeflemiştir.
Yaklaşık 30 sene devam eden Batı kütüphane ve arşivlerindeki çalışmalar Zinkeisen’e daha önce temas edilmemiş birçok hususu bulma veya daha iyi anlama imkânı vermiştir. Zinkeisen, kendisinin de belirttiği üzere, daha önce kullanılmamış ve maalesef günümüz Türk tarihçisi için de bir kısmının bugün bile yeni olduğu kaynakları birinci cildin ortalarından itibaren kullanmaya başlamıştır. İkinci ve üçüncü ciltlerin orijinalliği sağlayan en önemli kaynaklar Venedik balyosların raporlarıdır. Bunu, diğer Batı kaynaklarıyla zenginleştirmiştir. Dördüncü ciltten itibaren ise, yine Venedik balyoslarının raporları kullanılmakla birlikte, diğer ülke elçilerinin raporları ağırlık kazanmaya başlamıştır. Örneğin dördüncü ciltte en fazla atıf yapılan kaynaklardan biri 1621-1628 yılları arasında İstanbul’daki İngiliz Elçisi Thomas Roe’nun mektuplarını ihtiva eden “Negotiations in his Embassy to the Ottoman Porte, 1621-28” adlı eserdir. Bir diğer önemli kaynağı ise Paul Ricaut’un “Histoire des trois derniers empereurs turcs, depuis 1623 jusqu’en 1679” isimli eseridir. Ancak Girit’te Venedik’in kurduğu sistemin anlatıldığı uzun bölümde en önemli kaynak doğal olarak Venedik kaynaklarıdır. Altıncı ve yedinci ciltler için özellikle Berlin Devlet Arşivi’ndeki Prusya elçilerinin yazışmaları adım adım takip edilmiştir. Ayrıca Viyana ve Paris’deki arşivlerden de istifade etmiştir.
Zinkeisen, 1840’da yayınladığı Osmanlı tarihinin birinci cildinde Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan önce Hunlar’dan başlayarak kısaca Osmanlılar’dan önceki Türk tarihi hakkında bilgi vermektedir. Bu kısa bölüm oldukça eksik ve yanlış bilgileri ihtiva eder. Daha sonra Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan 1453’te İstanbul’un fethine kadar Osmanlı tarihini ele alır. Kuruluş döneminde fazla kaynak bulamadığı için Zinkeisen’in eserinin en zayıf kısımları buralarıdır. Daha ziyade Hoca Sadeddin’in tarihinin tercümesiyle Bizans kroniklerini kullanır.
Yıldırım Bâyezid döneminden itibaren yavaş yavaş Avrupa kaynaklarını kullanmaya başlamasıyla birlikte eserde teferruatlı bilgiler verilmeye başlanır. 1854’te yayınladığı ikinci cilde İstanbul’un fetihten sonra Fatih Sultan Mehmed tarafından yeniden inşası ve iskânıyla başlayıp, Fatih’in bitip tükenmek bilmeyen fetihlerini anlatır. İkinci Bâyezid ve Yavuz Sultan dönemlerini Avrupa’yla ilişkilerin çok fazla olmaması yüzünden kısaca geçtikten sonra Kanunî döneminde Avrupa’yla ilişkileri anlatmaya başlar. Kanunî dönemini teferruatlı olarak anlattıktan sonra İkinci Selim dönemini ele alıp, 1574’te bu cildi bitirir. 1855’te yayınladığı üçüncü cildin yaklaşık üçte birinde Osmanlı devlet teşkilatını anlatır. Daha sonra 1574’te Üçüncü Murad’ın cülusundan başlayıp 1623’te Birinci Mustafa’nın tahttan indirilmesine kadar olan süredeki hadiseleri inceler. 1856’da yayınladığı dördüncü ciltte Dördüncü Murad’ın tahta çıkmasından başlayıp, 1669’da Kandiye’nin fethine kadar gelir. Bu ciltte özellikle Girit’in fethini çok teferruatlı olarak anlatır. 1857’de yayınladığı beşinci ciltte 1669-1774 yılları arasındaki hadiseleri anlatır. 1859’da yayınladığı altıncı ciltte 1774-1802 yılları arasındaki hadiseleri oldukça teferruatlı olarak incelemiştir. 1863’te yayınlanan yedinci ciltte ise önce 1790’lı yılların ortalarından başlayıp Mısır meselesini anlattıktan sonra, 1802-1812 arasındaki hadiseleri teferruatlı olarak kaleme almıştır. Altıncı ve yedinci ciltler özellikle Osmanlı diplomasi tarihi açısından muazzam ciltlerdir. Yayınladığı ciltlerin sonuna da kaleme aldığı dönemleilgili son derece önemli belgeler ve açıklamalar koymuştur.
Zinkeisen, eserinin yedinci cildine 1862 Ekim’inde yazdığı önsözde “Eserimizin kısa bir süre sonra hazır olacak sonraki ve nihaî cildi, Osmanlı İmparatorluğu’nun, Sultan Abdülaziz’in 1861’deki cülusuna kadar gelen, geniş kapsamlı kaynaklarını bu cilde aktaramadığımız zengin ve Avrupa devlet düzenini derinden etkileyen yakın tarihini içerecektir” demiştir. Ancak 5 Ocak 1863’te vefat etmesi yüzünden eserinin sekizinci cildi yayınlanmamıştır. 1861’e kadar gelecek sekizinci cildin hazırlıklarının ne aşamada kaldığını da maalesef bilemiyoruz. 1863’te yayınevinin Zinkeisen’in Osmanlı tarihinin yedi cildinin indeksini yayınlaması, sekizinci cildin malzemesinin toplandığını ancak yazılmadığı için yayına hazır olmadığını düşündürtmektedir.