15 Eylül 2025, Pazartesi
Gamze Güngörmüş Kona - Ağrı Haber Ajansı
Gamze Güngörmüş Kona

Gamze Güngörmüş Kona

akademisyen

İmralı görüşmeleriyle yeniden başlayan süreç, PKK'nın sınır dışına çekilmeye başlamasıyla yeni bir boyut kazandı. Muhalefet partilerinin itirazlarına rağmen birbiri ardına atılan adımlar, beraberinde yeni soru işaretleri de doğuruyor.
BİZ de 'bundan sonra ne olacak?' sorusunu bu işin bilimiyle uğraşan bir isme, Londra merkezli stratejik araştırma kuruluşu CESRAN'ın Akademik Danışmanı Gamze Güngörmüş Kona'ya yönelttik. Çalışmaları uluslararası ilişkiler disiplininde 'Senaryo Planlama', 'Strateji Modelleme' ve 'Güvenlik'te yoğunlaşan Kona'yla, süreç sonrasını irdeledik.
PKK'nın çekilmesiyle ortaya çıkacak tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
BİLİNDİĞİ üzere PKK sadece Türkiye'de var olan bir örgüt değil. İran'ı, Suriye'yi, Irak'ı ve Avrupa'yı da etkiliyor. Hâl böyle olunca, silahlarıyla Kandil'e çekildikten sonra da terör örgütü olarak kalmayacaktır. Bölgede siyasi bir güç olacaktır. Siyasallaşacak bir PKK'nın da Barzani'nin karşısına çıkması olasılığı açık. Eski PKK'lıların güçlenmesi Barzani saltanatını sallayacak gibi görünüyor.
SİLAHLAR NE OLACAK?
ÖTE yandan yeni bir güç merkezi arayan muhtemel Suriyeli Kürt muhaliflerin Kandil'i, Şam'a karşı devreye sokmaları olasılık dışı görünmüyor. Amerika tehdidini her an ensesinde hisseden İran'ın da Kandil'den faydalanma teşebbüsü ihtimal dahilinde. Avrupa ayağının ise milyarlarca dolarlık rantı nasıl devam ettireceği ayrı sorun. Tüm bunların yanı sıra 
PKK Kuzey Irak'taki kamplara dağıtıldıktan sonra PKK'lıların yanlarında getirecekleri silah ve cephaneler nerelere dağıtılacak ve nerelerde kullanılacak?
İŞİN bir de ekonomik boyutu var ki, asıl sorun da burada galiba. PKK, uyuşturucu trafiği, kara para aklama, silah kaçakçılığı üzerinden büyük bir finans rantının kapısı. PKK, legalize olmuş bir siyasal parti olarak uluslararası arenada belirdiğinde bu üç ayaklı müthiş rant çarkı ne olacak? Neması kesilenler ne yapacak? Yeni bir Kürt oligarklar sınıfının doğumu yakın mı acaba?
Kemalist ve milliyetçi grupların barış süreci sonrasındaki tutumları nasıl olacak? 'Yeni ötekiler' olarak ortaya çıkmaları söz konusu olabilir mi?
BARIŞ sürecinden ideolojik ve hissi olarak rahatsız olan iki grup oluştu; Kemalistler ve Milliyetçiler. 'Ulus-devletten vazgeçilmesi', 'anadilde eğitim', 'laiklik', 'özerklik' gibi uygulamalara geçileceği endişesi taşıyan Kemalist ve Milliyetçi gruplar süreci, "Kürtlere haklarının teslim edilmesi" değil, "Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesinin değiştirilmesi' olarak tanımlamaya başladı.Bu toplumsal mutabakat açısından büyük tehlike. Herhangi bir kesimin bu şekilde hissetmeye başlaması, ilerleyen günlerde bu iki grubun hem sürece hem de sonunda oluşacak düzene yabancılaşmasını getirecektir. Böylelikle, yeniden bir 'öteki' yaratılacaktır. Yeni bir 'öteki' yaratmamak adına; iktidar ve BDP kanadının çok taraflı bir uzlaşı zemini hazırlaması gerekiyor.
DAHA BAŞLANGIÇTAYIZ
Süreç sonrası politikalar nasıl olur? 
BARIŞ süreci işin başlangıcı. Sonrasında belirecek tablo ise "ne zaman, nerede ve nasıl" sorularının göz önünde bulundurulması gereken bir yol haritası niteliğinde. Bunun en önemli bölümünü ise Türk ve Kürt toplumlarının uyumlaştırılması oluşturacak. PKK Türkiye'den çekildikten, Öcalan serbest bırakıldıktan, Kürtlere siyasal ve kültürel hakları tanındıktan sonra dağda çocuğunu kaybeden ana, oğlunu şehit veren anaya 'şehit anası' diyebilecek mi? Kürtlere özerklik tanındığında o bölgeye 'Kürdistan' denebilecek mi? Acılar yarıştırılmaya devam edecek mi? Teröristler köylerine döndüklerinde Türk komşuyu yargısız kabul edebilecek mi? Ya da tersi, olur da bir gün Öcalan siyasal kimliğe bürünürse 'Teröristbaşı'lıktan kurtulabilecek mi? Benzer sorular üzerinde ciddiyetle durulması gereken birer mayınlı bölge.
Burada hükümete düşen nedir?
HÜKÜMETİN yapması gereken, olası toplumsal travmaları giderebilmek için bir psikolojik altyapı hazırlamak. Politik psikolojinin gerekli olduğu bir ortamla karşılaşacağız. Çalışmaların şimdiden başlatılması kaçınılmaz. Ne gecikmeye ne de geçiştirmeye gelir.
İYİMSER TABLO...
Öcalan'a ev hapsi konuşuluyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Başka bir formül söz konusu mu?
BELKİ kamuoyunu sakinleştirmek için kısa bir süre ev hapsinde tutulabilir ancak uzun soluklu olacağına inanmıyorum. Çünkü PKK ve BDP kanadı ilk şart olarak Öcalan'ın serbest bırakılmasını talep ediyor. Kanımca, bu konuda hükümet ve BDP kanadı epey önce orta yol buldu. Öcalan'ın ev hapsine geçişi, tutsaklığının kaldırılması anlamına gelemeyeceğine göre çok kısa bir süre ev hapsi, sonrasında ise yurtdışına çıkış gerçekleşecek gibi görünüyor.
PKK ve Öcalan'ın geleceği artık Türkiye'nin tayin ve tam denetiminden çıkmıştır, en iyimser tablo asgari müştereklerde buluşmaktır. Kan dökülmeyecekse ve Kürt tarafından kontrolsüz ek talepler gelmeyecekse neden olmasın! 
Öyle olursa sorun uluslararası boyuta taşacak. Peki sürecin yönetimi nasıl sağlanacak?
BİR sorun uluslararasılaştığında sizin denetiminizden çıkar. Çok farklı aktörleri ilgilendiren bir hâl alır. Bakın Kıbrıs, Filistin ve Bosna'da da böyle oldu. Sonuçları ortada. Öcalan bir süre yurtdışına, PKK'lılar Kuzey Irak'a gönderildiğinde bu artık Türkiye'nin sorunu olmaktan çıkacak. İran'ı, Irak'ı Suriye'yi, petrolle ilgilenen İngiltere ile Amerika'yı, yeni uyuşturucu ve para trafiği özelinde PKK'nın Avrupa'daki lider kadrosunu ilgilendiren bir boyuta ulaşacaktır.
RANT ÇARKI NE OLACAK?
Kona: PKK, uyuşturucu trafiği, kara para aklama, silah kaçakçılığı üzerinden büyük bir finans rantının kapısı. Legalize olup uluslararası arenada belirdiğinde bu müthiş rant çarkı ne olacak?
Hassasiyetlere dikkat edilmeli
Muhalefet partilerinin sürece 'şeffaflık' eleştirileri var?
BAZI hususların tümüyle kamuoyuyla paylaşılamayacağı gerçeğini de dikkate alarak bu süreçte tam şeffaflık sağlanamaması gayet doğal. Ancak, mevcut durumda kamuoyu ile paylaşılan bilgi o denli az ki bu durum istemeden soru işaretleri yaratıyor. Süreç öyle hızlı gelişti ki mesela kamuoyu hükümetten "neden 2002'de değil şimdi" sorusunun cevabını duymak ister. Ayrıca, "pazarlık yok" deniyor. Benim gibiler "devlet babadır ve yalan söylemez" diye düşünenler "hiç imkan tanınmamış olsa PKK Türkiye'den ayrılır mıydı?" sorusunu da zihninde saklar. Dolayısıyla hükümetin ilerleyen günlerde daha açıklayıcı bir tavır benimsemesi sürece çok yönlü bir katkı sağlayacaktır.
Süreci olumsuz değerlendirdiğinizi görüyorum. Bir de olumlu yanlarına bakacak olursak ne söylersiniz? 
TOPLUMSAL hassasiyetler göz önünde bulundurulmalı. Toplumda ve siyasette önemli damarlar olduğunu düşündüğüm Kemalistler ve Milliyetçilerin öncelikleri de göz ardı edilmemeli. Yeni anayasa yapım sürecine Türk ve Kürt herhangi bir tarafa daha fazla ayrıcalık ve ayırımcılık tanınmadan, barış süreci sonrasını da dikkate alarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkelerini bertaraf etmeden yönetilecek bir sürecin başarı şansı yüksek olacaktır.

← Tüm Biyografiler