Ağrı 1970 Spor – 12 Bingöl Spor maçını saha kenarında izlerken ilk izlenimim netti: iki takım da ilk yarıda basit oynadı; pas kalitesi düşük, tempo vasattı. Buna rağmen bizim iki net fırsatı gole çeviremememiz devrenin dengesini bozamadı. Soyunma odasından daha planlı dönen taraf ise Bingöl oldu; topa sahip olup sabretti, doğru anı bekledi ve ikinci yarıda iki gelişi iki golle işi bitirdi.
Maçın kırılma anlarını not ettim. 70’te Nizam’ın golüyle geriye düştük. 74’te kaptan Emre’nin gereksiz itirazı sonrası 10 kişi kalmamız oyunun psikolojisini tamamen çevirdi; kaptan yangına su taşır, kibrit değil. 84’te bir duran top savunmasında, üç oyuncumuzun arasından Bingöl kaptanı Muhammet kafayı vurdu ve skor 0–2’ye geldi. Kalecimiz Vedat bir dakika önce müthiş bir kurtarış yapmıştı; o pozisyonda çıkıp topu alabilecek durumdaydı ama hem çizgi kararı hem adam paylaşımımız zayıf kaldı. 90+5’te 11 numaramızla farkı bire indirdik, ancak “ilk haftadaki uzatmalar mucizesi” bu kez yetmedi.
Oyunun teknik tablosunda altını çizeceğim ilk başlık hücum. Forvetimiz yok; kanatlar işlemiyor. Bitirici ayak eksikliği her pozisyonun üzerine gölge gibi düşüyor. Pasın temposu ve üçüncü bölgeye atılan son pasların kalitesi yetersiz. Kenar yönetimi uzun süre oyunu sadece seyretti; Emre atıldıktan sonra oyunu tutacak, rakibi genişliğe itecek bir “Plan B” devreye girmedi. Değişikliklerin ritmini ve cesaretini ise Bingöl bizden daha iyi yönetti.
Disiplin tarafında daha net konuşacağım. Toplam 11 sarı kartın çıktığı bu tip gergin maçlarda duyguyu yönetmek kaptanlığın birinci maddesidir. Gol yedikten sonra panik değil, sükûnet üretmek zorundayız. Sakin kalıp pas kalitesini artıran, hücumu planlı sürdüren bir yapı kuramazsak, o gerginlik ikinci golü hazırlayan duran topları davet eder. Sahada beden dili, hakemle mesafe ve takım arkadaşını sakinleştirme gibi detaylar puan kadar değerlidir.
Tribün–kulübe bağı da zayıftı. Protokol tarafı doluydu ama genel tribün “çekirdekçi” modda kaldı. Bingöl’ün Zazalar ve Yeşil grupları deplasmanda dahi oyunun ritmini eline aldı; biz ise saha içi komutlarla tribünü ateşleyecek enerjiyi üretemedik. Oyuncuyu oyunda tutan şey bu ritimdir; kulübede enerji, sahada net komut, tribünde akıl… Bu üçü birleşmeden ev sahibi avantajını konuşamayız.
Benim reçetem açık: önce disiplin ve duygusal liderliği yeniden inşa edeceğiz. Duran top savunmasında adam paylaşımı ile kaleci–çıkış kararını tekrar tekrar prova edeceğiz. On kişi kalındığında devreye girecek, önceden çalışılmış bir acil eylem planımız (Plan B) olacak. Hücumda bitirici bir 9 numara profili ve içe kat eden kanat senaryolarını çoğaltacağız. Ve en önemlisi, kulübe ile tribün arasındaki bağı güçlendirip oyuncuya sahada nefes aldıracağız. Doğru dokunuşlarla bu takım ayağa kalkar; aksi halde her hafta aynı filmi farklı skorlarla izleriz. Bu şehir daha iyisini hak ediyor ve doğru bir çalışma düzeniyle alacak güce de sahip.
💬 Yorumlar (0)
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!