,Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Parti ayrımı yapmadan söylüyorum; siyaset kurumu çok kıymetlidir.
Tüm partilerin gönüllü teşkilatları saygı değerdir. Siyasetçiler her zaman halkın huzurundadır. Halk tarafından
her zaman denetlenebilir konumdadır.
Bir mahallenin siyasi temsilcisinin bile hal ve hareketi müşahede altındadır. Ne yediği ne giyindiği, insanlarla iletişimi her yönüyle eleştiri ve takdirin hedefindedir siyasetçi.
Siyaset kurumu ve siyasetçiler her dönem eleştirilerin odağında oldu. Özellikle çok partili hayata geçilmesinin
ardından bunu çok daha yoğun görüyoruz. 27 Mayıs darbesinin ardından ise, atanmışlar millettin
iradesinin ortağı haline getirildi.
Askeri vesayet, bürokratik oligarşi, jüristokrasi 1960 darbesinin ülkemize bela ettiği en büyük sorun olmuştur. Tabii ki siyasi irade; yöneten, atayan, görevden alan olduğu için birinci sorumluluk sahibidir. Ancak siyasetçiye ve siyaset kurumuna yönelik eleştiriler, vesayete kapı aralamaya dönüşmemelidir.
SEÇMEN BELEDİYELERİN HİZMETİNE DEĞİL GENEL HİZMETE BAKTI!
Son zamanlarda, özellikle 28 Mayıs Genel Seçimleri ve 31 Mart Yerel Seçimlerinin ardından siyaset kurumuna yönelik eleştirilerin maksadını aşarak, farklı arayışlara yöneldiğini gözlemlediğimizi söyleyebiliriz.
İktidar değişikliği beklentisiyle 14 Mayıs seçimlerinden önce yalpalamaya başlayan bürokrasinin, 31 Mart seçimlerinde de benzer hareket içinde olduğuna şahit olduk. AK Parti, yerel seçimlerde beklenmedik bir sonuç aldı. Dolayısıyla herkes, seçim sonuçları üzerinden parti yöneticilerine, teşkilatlarına ve adaylarına yönelik eleştiri ve değerlendirmeler yapmaya başladı.
Elhak seçim sonucuna; aday gösterilen kişinin, adayların belirlenmesinde etkili olan yöneticinin, sahada çalışan
teşkilatın şüphesiz etkisi olmuştur.
Ancak 31 Mart seçimlerine baktığımızda farklı bir etkinin olduğu aşikâr. Çünkü en iyi adayların olduğu yerde de oy kaybı söz konusu. Çok iyi adaylarla seçimi kazanamama durumu var. Evet, parti tabanı adaya, teşkilata bakar, ancak sadece seçimden seçime giden seçmen; adaydan, teşkilattan çok, hizmete bakar. Yerel yönetimlerin
hizmetinden çok, genel hizmete baktı.
BÜROKRATLARIN DOĞRU HİZMET EDİP ETMEDİĞİNİN TAKİPÇİSİ OLUNMALI!
Tam bu sebeple seçim sonuçlarını değerlendirme fırsatı oluşmuşken, birden siyasetçiler ve siyaset kurumu tekrar hedefe koyuldu. Tekrar söylüyorum, parti farkı olmaksızın... CHP’li belediyelerin atamaları, AK Partili siyasetçilerin yediği içtiği. Seçmene siyasetçilerin tamamının kötü olduğunu anlatan haberler çıkmaya başladı. Yok, birbirlerinden farkları algıları oluşmaya başladı.
Siyaset kurumu milli iradenin temsil edildiği ve milletin hesap sorabildiği bir yerdir. Bu kurum yıpratılırsa, itibarsızlaştırılırsa, bundan en çok vesayetçiler mutlu olur.
Milletin iradesine mazhar olanlar, bu bilinçle hareket etmeli. Siyasetçi de siyaset kurumuna gözü gibi bakmalı. Atadığı bürokratların, temsil ettiği millete hizmet edip etmediğinin takipçisi olmalı.
Eğer vatandaş, sağlık hizmetinden, adalet beklentisinden, asayiş ve güvenlikten, eğitim kalitesinden şikayetçiyse devlet dairelerine gittiğinde “Bugün git, yarın gel” şeklinde eskiden yaşadığı memur anlayışıyla tekrar karşılaşıyorsa, bunun faturasını siyasetçiye keser!..
Milletin takdiriyle yetki kullanma erkini elde eden siyasetçi, milletin beklentilerine cevap vermeyen bürokrasiden sorumludur. Hesap sormazsa, sandıkta bedel öder!