Ağrı’da “kent meydanı” tartışması yeni değil. Bu hikâye 2009 yılına kadar uzanıyor. Dönemin Belediye Başkanı Hasan Arslan, Ordu Evi’nin yıkılması, Merkez Cami ile mevcut alanın birleştirilmesi ve gerçekten Ağrı’ya yakışır, geniş, nefes alan bir kent meydanı oluşturulmasını kamuoyuna bir proje olarak açıklamıştı. Şehir ölçeğinde, vizyoner bir projeydi.
Sonrasında Ağrı’ya kayyum olarak atanan ve belediye başkanlığı görevini yürüten Süleyman Elban, bu alana belediye hizmet binası yapılması yönünde adım attı ve temeli atıldı. Ancak kayyumluk süresi bu projeyi tamamlamaya yetmedi. Ardından belediye başkanlığına gelen Savcı Sayan döneminde yüklenici firma ile yaşanan polemikler eklenince ortaya yarım bırakılmış bir belediye hizmet binası, kapalı bir otopark ve atıl bir alan çıktı.
Bugün ise Ağrı Belediye Başkanı Hazal Aras, bu yarım kalan alana yaklaşık 30 milyon liranın üzerinde bir harcama yaparak burayı “Şakiro Kent Meydanı” adıyla kamuoyuna sundu. Açılışta “burası viraneydi, küçük bir cennete çevirdik” denildi. Peki gerçekten cennet mi?
Ortada okul bahçesinden daha küçük bir alan var. Aydınlatmalar yanmıyor. Ağaç yok, yeşil alan yok. Gölge yok. “Tiyatro ve oyunla buluşulan alan olacak, şiirle edebiyat burada yaşayacak” denildi ama ortada tiyatronun sergilenebileceği bir amfitiyatro bile yok. Kültürden söz ediliyor ama kültürün icra edileceği tek bir alan dahi yok.
Belediye binası olarak planlanan bölüm bugün kafe olarak kiraya verilme hazırlığında. Kime verilecek, nasıl verilecek, hangi usulle verilecek? Muamma. “Kütüphane” diye adlandırılan ikinci kat ise bomboş. Yani cennete çevirdik denilen yerde bugün in cin top oynuyor.
Açılışta sadece Hazal Aras ve encümen üyesi Mehmet Akkuş yoktu. DEM Parti Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık da oradaydı. Sakık, her zamanki gibi dengbejlik kültürü üzerine övücü sözler söyledi. Bu sözlere biz de katılıyoruz. Dengbejlik bu coğrafyanın hafızasıdır, sözlü tarihidir, kültürel mirasıdır.
Ancak madem orada bir “kültürel alan” inşa edildiği iddia ediliyor, Sayın Sakık’ın yapması gereken; “buraya dengbejleri getirip bir program yapacağız” demekten öteye geçmekti. Asıl müjde şuydu:
“Ağrı’daki dengbejleri yaşatmak için buraya bir Dengbej Evi yapacağız.”
Ama o da çok iyi biliyor ki, orada asıl hedef kültür değil. Orada asıl hedef rant. Uzun vadeli kiralamalar, kime verileceği belli olmayan kafeler, kapalı kapılar ardında şekillenecek ihale süreçleri… Bedava verilecek bir dengbej evi, belediyeye —daha doğrusu encümene— bir katkı sağlamaz. Bu yüzden de kimsenin gündeminde yok.
O zaman soralım:
Madem her şey şeffaf yürütülüyor, otopark ve iş yerleri nasıl kiraya verilecek?
Açık ihale mi olacak?
Kamuoyuna ilan edilecek mi?
Yoksa yine “biz verdik oldu” mu denilecek?
Şunu açıkça söyleyelim:
Milletin gözü önünde, açık ve şeffaf bir ihale yapılmadığı sürece orası; encümen Mehmet Akkuş’un, Başkan Hazal Aras’ın ve çevresindekilerin bir rant alanı olarak anılacaktır. Başka bir anlamı da olmayacaktır.
Madem samimisiniz, madem Şakiro’nun ismini bu meydana verdiniz; o halde Şakiro’nun sanatını yaşatın.
Bir dengbej evi yapın.
Dengbejler gelsin, sözünü söylesin, sanatını icra etsin.
O alan gerçekten yaşasın.
Ama görünen tablo net:
Dert sanat değil.
Dert kültür değil.
Dert kent meydanı hiç değil.
Dert; rant, ihale, para ve yandaşa alan açma.
Kent meydanı tabelayla olmaz.
Kent meydanı vizyonla olur.
Kültür, betona isim vermekle değil; yaşatmakla olur.
Bugün Ağrı’nın merkezinde milyonlar harcandı ama yaşayan bir alan ortaya çıkmadı.
Vizyon buysa, sonuç da maalesef budur.
💬 Yorumlar (0)
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!